UNESCO Dünya Kültür Mirası listesinde
de yer alan Poçitel, Hersek bölgesinin hayat kaynağı olan Neretva Nehri'nin
hemen yanında yükseliyor ve Boşnakça'da ‘’Başlangıç Noktası’’ anlamına geliyor.
Tamamen taştan inşa edilmiş bu sınır kenti, Osmanlının askeri mimari dehasınının
en iyi örneğ olarak kabul ediyor. Poçitel, dar taş sokakları, hamamı,
medresesi, kervansarayı, evleri, camisi ve namaz saatini gösteren saat kulesi
ile tam bir Osmanlı kenti.
Bosna Savaşı sırasında Hırvatlar tarafından yoğun bombardımana tutulmuş olan Poçitel’de tüm Osmanlı izleri silinmeye çalışılıyor, ancak savaş sonrası özellikle Dünya Bankası ve Türkiye’nin de desteğiyle yaralar kısa sürede sarılıyor ve Poçitel eski görkemli görünümüne tekrar kavuşuyor. Artık çok az kişinin yaşadığı Poçitel, geçmişin askeri gücünden uzak adeta bir huzur kenti görünümünde.
Mostar'dan kiraladığımız araçla
yaklaşık 30 km kadar yol gittikten sonra Poçitel'e varıyoruz ve şehir tüm
görkemiyle bizi karşılıyor. Sabahın erken saatleri ve havanın çok soğuk
olmasından dolayı etrafta hiç kimse yok. Şehir çok sessiz. Arabamızı park
ettikten sonra, etrafta duyulan tek ses olan kuş cıvıltıları eşliğinde, şehrin
içine doğru ilerleyen arnavut kaldırımlı merdiven basamaklarını tırmanmaya
başlıyoruz. Daha ilk saniyelerde şehir tüm ihtişamını bize hissettiriyor. Bosna'nın nazar
boncuğu ve şehrin eşsiz manzarasında büyük payı olan Neretva Nehri, köyün kenarından
öyle güzel, sessiz ve sakin akıyor ki, insanın içinin huzurla dolmaması mümkün
değil.
Tepeye ulaştığımızda Karadeniz'deki yayla evlerini andıran evleri görüyoruz. Ancak onlardan tek farkı taştan yapılmış olmaları. İnsanlar yavaş yavaş evlerinden çıkmaya başlıyorlar. Kimisi evinin bahçesinde kahvaltı hazırlıyor kimisi çantasını almış işine, okuluna doğru yola koyuluyor. Sabahın erken saatinde bizi gören insanların bazıları şaşırarak bize baksalar da ellerini kaldırarak selam vermeyi de ihmal etmiyorlar.
Kalenin tepesine ulaşmak biraz yorucu oluyor.
Merdivenler çok yüksek ve kalenin duvarları oldukça dar. Tırmanırken nefes
nefese kalıp kısa bir mola veriyoruz ve hareket alanının bu kadar zor olduğu
bir yerde insanların nasıl savaştığına şaşıp kalıyoruz. Ancak bütün bu
yorgunluğa rağmen, tepeye ulaştığımızda gördüğümüz manzara bize bütün
yorgunluğumuzu unutturuyor. Manzaranın keyfini çıkardığımız sırada duvarda
yazılan birkaç Türkçe yazı dikkatimizi çekiyor. Türkler'in gittikleri her yerde
duvara yazı yazma alışkanlıkları burada da karşımıza çıkıyor ve açıkçası böyle
tarihi bir yerin duvarlarının bu şekilde kirletilmesi bizi oldukça üzüyor.
Şehrin en önemli yapılarından biri olan Poçitel Camii şehre yukarıdan bakıldığında ilk farkedilen yapı. Şehirdeki diğer yapılar gibi camii de tamamen taştan inşa edilmiş. Küçük köyün küçük ibadethanesi şeklinde tanımlayabileceğimiz camii, tek minareli ve hem ziyarete hem de ibadete açık durumda. Biz tepeden bir yandan manzaranın tadını çıkarıp bir yandan da kale içindeki gözetleme pencerelerinden şehrin nasıl iyi bir şekilde savunulduğuna şahit olurken, köyün içinde yavaş yavaş insanların belirdiğini görüyoruz. Ancak her ne kadar saat ilerlese ve insanlar köyde belirmeye başlasa da, şehirdeki o sessiz ve sakin ortam hiç canlanmıyor. Biz ise tepeden inmeden önce çekebildiğimiz kadar fotoğraf çekmeye başlıyoruz. Çünkü bulunduğumuz yerin oldukça yüksek olması, havanın soğukluğunu da gittikçe arttırıyor ve bir an önce tekrardan aşağılara, köyün içine inmek istiyoruz.
Şehrin tepesine tırmandığımızda evlerin ve
kalelerin etrafındaki çöpler aslında ilk bakışta dikkatimizi çekmişti ancak
etrafta yerleşim yerleri olduğundan bir nebze de olsa bu kirliliğe anlam
verebilmiştik. Kalenin içine girdiğimizde bu kirliliğin kat ve kat fazlasıyla
karşılaştığımızda ise bunun anormal bir durum olduğunun farkına vardık. Her
yerde alkol kutuları, pet şişeler, yırtılıp atılmış ambalajlar ve daha birçok
çöp yığını... O sırada etrafta sohbet edebileceğimiz herhangi birini
bulamadığımızdan bunun nedenini soramamıştık. Eskişehir'e döndüğümde ise, Kenan
Kurdic ile tanışma fırsatı buldum. Kendisi bir Boşnak ve Eskişehir'de öğrenci
olarak bulunuyor. Poçitel'i de defalarca ziyaret etmiş bir kişi. Onunla
Bosna-Hersek hakkında konuşurken özellikle Poçitel üzerine birkaç soru sordum.
Devletin bu köye hiçbir şekilde el uzatmadığını, bununla beraber köyde yaşayan
insanların da bu tarihi şehre gerekli özeni göstermediğini söyledi. Kurdic ''Bu
köy zaten turistlerin çoğunun bilmediği bir yer. İnsanların çoğunun turistik
ziyaret için Bosna - Hersek'e geldiği zaman buradan haberi bile olmuyor. Bunun
yanı sıra devlet de böylesine önemli ve tarihi bir yere gerekli hizmeti
vermiyor.'' dedi. Eşsiz manzarası ve tarih kokan yapısıyla Poçitel, açıkçası bu
durumu haketmiyor.
Rahat rahat şehri gezmek isterseniz 2 saat kadar bir süre yeterli oluyor. Biz, çok vaktimiz olmadığından dolayı yaklaşık 1 saat içinde şehrin tamamını gezdik. Yolunuz Bosna-Hersek'e düşerse mutlaka buraya uğrayın ve Saraybosna, Mostar gibi ülkenin bilindik turistik yerleri haricinde böyle bir güzelliği görmekten kendinizi mahrum etmeyin. Keşke zaman darlığına bağlı yola koyulma zorunluluğu olmasaydı. Şehirden ayrılırken gözümüz arkada kalıyor.