7 Nisan 2015 Salı

Floransa

Kısa süren bir tren yolculuğundan sonra akşam saatlerine doğru Floransa’dayız. Hemen bilet gişelerine koşturup Barselona treni için bilet soruyoruz ama yine hüsran. Buradan kalkan trenlerde de hiç boş yer yok. Resmen Floransa’da elimiz kolumuz bağlı kalıyoruz ve müthiş bir moral bozukluğuyla bir köşeye gidip öylece oturuyoruz. Ne yapacağız ne edeceğiz derken arkadaşlarımdan biri son bir defa daha şansını denemek için gişelere gidiyor ve geri döndüğünde elinde biletle geliyor. Floransa – Nice bileti. Öncelikle Floransa’dan Nice’e oradan da yedi tane aktarma yaparak Barselona’ya ulaşacağız. Ancak tren sabah saatinde. Yani Floransa’da sabahlamamız gerekiyor. Ardından da Nice’de de bir gece kalmamız gerekecek. Plânlar biraz alt üst oluyor. Yapacak bir şey yok. Bulabildiğimiz tek yol bu. Biraz daha moralli olarak toparlanıyoruz ve hava kararmak üzereyken Floransa’yı gezmeye başlıyoruz. Çok sade ve çok sakin bir şehir çıkıyor karşımıza. Adeta bir sanat eseri denilebilir. Her yer o kadar huzurlu ve birbiriyle uyumlu ki rotamızda olmayan bu şehri, gezimizin sonunda birinci sıraya koyacağımızdan henüz haberimiz yok. Hemen şehrin merkezindeki köprülerden birinde müthiş bir güneş batımı karşılıyor bizi ve dakikalarca gözlerimizi alamadan izliyoruz. Sonrasındaysa alabildiğine şehri yürümeye başlıyoruz. Sokaklarda heykeller eşliğinde geziyorsunuz. Tam bir sanat şehri. Bir anda bir kalabalık çarpıyor gözümüze. Merak edip gidiyoruz. İki tane sokak müzisyeni harika bir konser veriyor köprü üstünde. İnsanlar köprüyü tamamen kapatmış, kimisi ayakta kimisi yere oturmuş iki tane müzisyeni izliyor. Dayanamıyor bizde kendimize bir yer buluyoruz ve yaklaşık 1 – 2 saat boyunca oradan ayrılamıyoruz. Gerçekten harika bir şölen sunuyorlar insanlara. Müzisyenlerden bir tanesi var ki oradaki herkesi içtenliğiyle etkilemeyi başarıyor. Köprünün ortasına sırtüstü yatıp yıldızlara bakarak gitar çalması ve iki – üç yaşlarında ufak bir kızın önünde diz çökerek ona gitar çalıp şarkı söylemesi sadece birkaç örnek. Vaktimiz dar olduğu için o müthiş atmosferi bırakıp yolumuza devam ediyoruz ve Michelangelo Tepesi’ne doğru gidiyoruz. Yol biraz zaman alıyor. Tepeye vardığımızda ise harika bir Floransa manzarası karşılıyor bizi. İnsanlar manzara eşliğinde içki içip, dans ediyorlar. Aralarına katılmak fikri geçiyor aklımızdan ama bir de bakıyoruz dans öyle bir dans değil. Bildiğin tango yapıyorlar. Saygı duyup önümüzdeki merdivenlere oturarak bir yandan onları bir yandan da manzarayı izlemekle yetiniyoruz. Tren garının kapanmasına az bir süre kala koştura koştura gara gidiyoruz. Belki yine şansımız yaver gider de Termini’deki gibi izin verirler ve içeride yatarız düşüncesi var. Çünkü ne Floransa’da ne de Nice’de hostel parası vermeye niyetimiz yok. Gara varıyoruz ve uyku tulumlarını açıp yatıyoruz. Saat 01.00’e geldiğinde güvenlikler geliyor ve bizi dışarı çıkarıyorlar. Mecburen uyku tulumlarını dışarı taşıyoruz ve tren garının önüne bir güzel kurulup, nöbetleşe uyumaya başlıyoruz. Dışarıda yatmak bu işin bir zevki haline geliyor bir süre sonra çünkü yalnız değilsiniz. Sizin gibi onlarca insan da sabah treni olduğu için ya da hostele para vermemek için sizinle beraber dışarıda yatıyorlar. Ancak ne olur ne olmaz önlem almak gerekiyor yine de. Nöbetleşe uyumak da bu önlemlerden biri. Onun dışında paranızı ve herhangi bir değerli eşyanız varsa onu uyku tulumunuzun içinde saklayın. Sırt çantalarınızı da birbirine kilitleyip kafanız altına koyduğunuzda paranızı ve eşyalarınızı garantiye almış oluyorsunuz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder